POP ART

Terim olarak ilk kez 1954'te Londra'da Lawrence Alloway tarafından kullanılan pop-art, soyut dışavurumculuğa tepki gösteren sanatçıların 1950’lerde önce İngiltere'de ve 60'larda Amerika'da bir akım haline getirdikleri sanat türüdür. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tüketimi çekici hale getirmek için reklamlara renk katılmaya, sıradışı afişler yapılmaya, hatta resimli dergi ve romanlar kullanılmaya başlanmış ve dönemin çılgın sanatçılarından Richard Hamilton, karmaşık, acayip bir kolaj yapıp adını “Just what is that makes today's homes so different, so appealing? / Günümüz evlerini bu kadar farklı ve bu kadar baştan çıkarıcı yapan nedir?” koymuş. Tablonun her yanında alay ve ironi göze çarpıyor; modern dünyayı simgeleyen ilginç eşyalarla dolu bir odanın ortasında kas manyağı olmuş bir adam, elinde halter niyetine taşıdığı dev bir topitop ve kanepede ise kafasına abajur geçirmiş sakin sakin hayallere dalan çıplak bir arka sayfa güzeli. O dönem için son derece aykırı olan bu çalışma pek çok insan nefesini tutmasına ve merakla neler olacağını beklemeye başlamasına neden olmuş. Pop art’ın tartışmasız lideri Andy Warhol ve Roy Lichtenstein'ın yanında Claes Oldenbourg, Keith Haring gibi diğer pop art duayenleri de akademik sanatın gelenekleriyle hemen hemen tüm bağları koparmış, soyuta da sırtlarını dönerek halka gerçeği olduğu gibi sunmaya başlamışlar.


Pop-art'ın kült ismi Andy Warhol, New York'ta kurduğu ve “Factory” adını verdiği atölyesinde sade yaratıcılığın sınırlarından kurtulup birçok yeniliğe imza attı. Parlak renklerle adeta badana yapılmış Marilyn Monroe, Elvis Presley, Elizabeth Taylor portreleri büyük sansasyon yaratan Warhol'un eserleri arasında Velvet Underground'un ilk albümlerinin kapakları da yer alıyor.“Tüketim toplumu” olarak bilinen pop art kavramı Coca Cola şişelerinin, Campbell's çorbalarının ve Heinz ketçaplarının kutularını boyayan Warhol için tükenmek bilmeyen bir esin kaynağıydı. Fakat bu hırsı küçümsemek bütün bu sanat eserlerinin daha sonra koleksiyonlarda, sergilerde ve hatta müzelerde baş tacı edilmesi karşısında önemsiz ve komik bir etken olarak görünüyor.

Akıllara Warhol ve Marilyn Monroe' nun pastel renklere boyanmış fotoğraflarının geldiği günlerden bu yana pop-art değişti, gelişti. İşin içine bilgisayar teknolojisi girdi.60’larda her renk için ayrı bir film alınıp kalıpları çıkartılan ve üst üste getirilerek basılan fotoğraflar ipek baskı tekniği ile yapılıyordu. Oysa şimdi, teknik olarak photoshop, quark express, illustrator gibi programlarla ve ayrıca tasarımcılar tram ve filtre gibi tekniklerle çok daha kısa zamanda çok daha iyisini yapma şansına sahipler. İçerik olarak da bilgisayarın kullanılmasıyla pop-art daha da zenginleşti. Daha önce teknik olanakların elvermediği işler artık gerçekleştirilebiliyor. Hal böyle olunca da pop-art'ın kullanıldığı çerçeve de genişliyor.

Moda da tabii ki ilham kaynağı olarak 1960'ların pop kültüründen esinlenmiş. 1990'da Gianni Versace Warhol, özellikle de Marilyn Monroe’ya ithaf edilen bir koleksiyon çıkardı. Bu koleksiyon bilhassa Richard Avedon’un elbisesinde Marilyn bulunmasının simgesel olduğu dönemde büyük bir kitle tarafından uygun görüldü. Ve yine 1990'larda Belçikalı tasarımcı Walter Van Beirendonck, karikatürlerden ve optik bilgisayar efektlerinden etkilenerek çıkardığı koleksiyonlarıyla dönemin moda dünyasına meydan okudu.

Moda tasarımcıları da tıpkı adı gibi birden (pop!) patlayan bu trendden etkilenerek kendilerine düşen payı çıkardılar ve akımı modifiye ederek kendi alanlarında çanta, ayakkabı, elbise ve hatta iç çamaşırlarında kullandılar. Benim her ne kadar tercih etmeyeceğim bir parça olsa da, pop art çalışmalı bir t-shirtün dikkat çekiciliği sayesinde giyip sokağa çıkanların arkasından bakakalıyorum. Çizgi romandan alınmış karelerden yaratılan t-shirtler, üzerinde dev bir gözün bulunduğu çarpıcı renkli elbiseler, parlak sarı, mavi, yeşil, pembe ayakkabılar ve son zamanlarda pek çok defa gördüğüm Andy Warhol' lu çantalar… Hepsi birer ticari, seri üretimin parçası… Mini etekler ve gözlerde Twiggy modası da pop-art akımının bize getirdikleri arasında yer alıyor. Her ne kadar akım ve ürettikleri için 50'ler 60'lardan bahsediyorsak da, bugün kendisinin yarattığı fark halen çığ gibi büyümekte. Andy Warhol Brillo' sunu çizip üstüne "fragile, handle with care / kırılabilir, dikkatli taşıyınız" yazıp elbiselerin üstüne yerleştirmesinden 45 sene sonra pop-art modaya geri dönmüş gibi görünüyor.

Pop is everything
Everything is pop (A. Warhol).

Posted by ilke 01:24  

1 Comment:

  1. Anonymous said...
    tebrik ederim sizi.süper bir blog.ben çok sevdim

Post a Comment